10.500 yıllık parmak izi

Ülkemizde arkeoloji bilimi mensuplarının yaşadığı sorunları bir an için bir kenara bırakacak olursak aslında aday arkeologlar olarak bizler, köpeğin rüyasında gördüğü kemik ülkesi ya da atasözündeki aç tavuğun içinde bulunmayı hayal ettiği darı ambarı gibi bir coğrafyada yaşıyoruz. Nereye tesadüfi olarak elimizi atsak oradan bir tarihi eser gün yüzüne çıkıyor.  Güncel ve medyaya yansıyan olaylardan bir tanesi Yenikapı Metro ve Marmaray kazıları.  8500 yıl öncesine kadar tarihlenen çok iyi durumdaki buluntular tüm dünyanın dikkatini İstanbul’a çekmişti.

Yakınlarda benzer bir olay Almanya’nın Fehmarn ile Danimarka’nın Lolland adalarını birleştirecek Femern Belt tünelinin inşası esnasında yaşandı. Ortaya çıkan buluntuların kuzey-orta Avrupa’da milattan önce 2800 ile 4000 bin yıl önce var olan ‘funnel beaker’ kültürüne ait olduğu düşünülüyor. Buluntular arasında altı düz, gövdesi ise huniye benzeyen bir seramik kap ta var. Bu seramik parçanın en ilgi çeken özelliği ise üzerinde 5500 yıl öncesine ait bir parmak izi bulunması. Avrupa’dan bu örneği vermemin tek sebebi sadece güncel olması. Yoksa yazının başında arkeolojik bir cennet olduğunu vurguladığımız ülkemizde, geçen yıl Konya Boncuklu Höyük’te ki kazılar sırasında bulunan bir kil tablet 10500 yıl öncesine ait parmak izleri taşıyordu.

Tomb Raider ve Indiana Jones film serileriyle toplumumuzun tanıştığı arkeolog imajı mistik, eğlenceli ve biraz da artistik.

Biz filmlerdeki gibi büyüler, tılsımlar, gizemli maceralar yaşamayacak olsak da evet arkeoloji bana göre mistik bir alan. Benim için bu mistiklik büyülerden, tılsımlardan, canhıraş kovalamacalardan değil de o kil tabletteki 10500 yıllık parmak izine dokunduğumda ya da binlerce yıl öncesine ait bir mezarda birbirine sarılmış durumda duran iki iskeleti gördüğümde başlıyor. Mistiklik benim kafamın içinde yani.

Eski çağlarda yaşayan insanların tuhaf inanışları, yaşamları gözümde canlanıyor adeta. Bu canlanma başka yüzlerce soruyu da beraberinde getiriyor. Gördüğüm bir yapının süslemesi, bir kilimin deseni, Ankara’nın keçisi, Denizli’nin horozu, bir âdet, bir gelenek, günlük yaşantımızda düşünmeden öylesine yapıverdiğimiz bir sürü şey bana farklı farklı şeyler söylüyor bu zaman tünelindeyken.

Tüm bunların fitilini ateşleyen, beni bir zaman tüneline sokarak yüzlerce yıl öncesine alıp götüren bu esrarlı buluntular kimileri içinse sadece bir taş yığını!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: