Pan ve Syrinks

Yunan mitolojisinde kırın, satirlerin ve çobanların tanrısı olan Pan’ın bütün mitoslarda yarı keçi yarı insan suretinde tasvir edilmesi onu korkutucu bir figür haline getirmiştir. Öyle ki Pan, kırlarda aniden insanların karşısına çıkıp görüntüsüyle insanları korkuttuğu için panik sözcüğünün de kökenini oluşturmuştur.

Efsaneye göre Pan’ın âşık olduğu bir peri olan Syrinks ondan kaçmaktadır. Tam Pan onu yakalayıp ona sarılacağı sırada gizlenmek için saza dönüşür. Pan kendini bir kucak dolusu uzun saz tutarken bulur, üzülür ama özlemini gidermek için bir yol bulur. Ona olan aşkını ölümsüzleştirmek için sazlardan yedi tanesini kesip balmumuyla yan yana yapıştırır, üfleyince ortalığa tatlı bir melodi ve Pan’ın aşkı yayılır. İşte pan flüt böyle doğar.

Günlerin birinde, Pan bir ağacın altında oturmuş flütünü çalarken o sırada oradan geçen Güneş Tanrısı Apollo müziğini duyar. Aynı zamanda müzik Tanrısı da olduğundan bu güzel ezgiyi biraz da kıskanır.

Pan’nın yanına gidip “Sen ne çalıyorsun benim gibi bir sanatkâr burada dururken?” der. Pan “Kendini müzik Tanrısı olduğun için görme benden üstün Apollon. Ben de senin kadar güzel müzik yaparım.” diyerek cevap verir. (neden böyle devrik cümlelerle konuşurlar hiç anlamam :))

Apollon bu başkaldırıya sinirlenir. “Sen kimsin de bana meydan okuyacak cesareti kendinde bulursun!?” der hiddetle. “Madem kendi müziğinin benimkini yenebileceğini düşünüyorsun, o zaman bir yarışma yapalım. Buranın Kralı kimse gelsin, en güzel müziği seçsin!” der. Halk gidip Kral Midas’ı getirir onların yanına.

Zavallı Kral başına geleceklerden habersiz jüri koltuğuna geçer. İlk önce Apollon başlar. Öyle güzel öyle hüzünlü bir şarkı çalar ki, Kral Midas hayran kalır. Ağzı açık dinler. Apollon bitirdiğinde, “Bundan güzel şarkı olamaz” der.

Sonra Pan çalmaya başlar. O da öyle eğlenceli bir şarkı çalar ki, Midas deminki hüznü bir anda unutup ayağa kalkıp oynamaya başlar. Şarkı bittiğinde Pan’i gösterip, “Seni seçiyorum! Seni seçiyorum!” der.

Apollon Midas’ın bu kararına çok fazla öfkelenir. “Sen karşında Müzik Tanrısı dururken nasıl olurda bir çobanı seçersin!? Demek ki kulakların güzel müziği duymaz! O zaman senin kulaklarını büyütelim ki güzel müziği ayırt edebil!” der ve birdenbire Midas’ın kulakları büyütür büyütür ve eşek kulaklarına dönüştürür.

O günden sonra Midas hep kulaklarını saklamak için şapka takıp saçlarını uzatır ama bir süre sonra saçları çok fazla uzar. Bir berber çağırtır. Berbere göreceklerini kimseye söylememesi için yemin ettirir. Adamcağız, dayanamaz bu sırrı saklamaya. Gider bir kuyuya. Bağırır, “Midas’ın kulakları eşek kulakları! Midas’ın kulakları eşek kulakları!” diye. Kuyudan yankılanan ses sayesinde tüm krallık öğrenir krallarının durumunu.

Evet küçüklüğümüzde duyduğumuz bu masal da böyle bir mite dayanır. Bütün bunları şu saatte denk gelip dinlediğim Gheorghe Zamfir’in pan flüt resitalinden sonra yazmak istedim. Ne dersiniz sizce de hala tam yakalamışken kaybolan Syrinks’e olan aşkının hüznü kaplamıyor mu her yeri…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: